6 Ocak 2016 Çarşamba

Haydi Gidiyoruz...

İnsan şöyle alıp başını gidemiyor… Ama sadece başını… Bir kendin bir başın…Başının içindekiler kalacak, gelmeyecek seninle.

Gideceksin; bulunduğu şehirden, mahalleden, evden, odadan, anılardan, birinin hayatından, kendi aklının içinden. Çıkacaksın bulunduğun şeyin içinden. Yoksa alışıyorsun, kanıksıyorsun, bütünleşiyor görmüyorsun, normalleşiyor herşey, kabul ediyorsun. Bazen bir yerde bir yanlış var diyen bir hisse kapılsan da kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi gibi kendi etrafında dönüp duruyorsun.

Gidemiyorsun; hep bir mazeret, hep bir engel… Ya da sen kalıyorsun giden gidiyor…Zaman da gidiyor ama sen aynı yerde kalıyorsun. Öyle güzel yalanlar üretiyor ki şu başının içindeki akıl, inanıyorsun. O kadar çok şey öğrenmiş, biriktirmişsin ki o müthiş zekan, aklın yönetiyor seni. Öyle yapma şöyle yap, bunu sakın böyle yapma bak sonra şöyle olur, ölürsün, mahvolursun. Kalıyorsun öylece….Akıl akıl gel kıçıma takıl, akılsız başın cezasını ayaklar çeker…
Ne zaman gidiyorsun? Canın yanınca, mecbur kalınca, umudun tükenince ya da ölünce…

Mesela ben… Çocukluk hikayelerim başını alıp gitmelerle dolu. Ne güzel gidiyormuşum, şöyle bi gezip, etrafı seyredip hava alıp geliyormuşum. Yazlıkta yapınca dikkat çekmemiş ama İstanbul´a dönüp aynı şeyi annemle gittiğim bir Pazartesi pazarında yapana kadar. Alır başımı giderim, annem kafayı yer, ortalık ayağa kalkar ve ben gezmem bitince eve gelirim. Benim için normal olan onların kabusu. Anne babanın korkusu aynen sana aktarılır, yasaklar ve ekstra kontrol gelir, beni üzdünlerle suçluluk duygusu yüklenir, hatta üstüne iki şamar bile yenir. Bütün özünün, kimliğinin, doğal olarak yaptığın şeyin yerini korkular, kurallar alır, ne felaketler olabileceği öğretilir ve bir daha yapamaz, kendi doğandan uzaklaşırsın. Çocuksun, aklında korku yok ki, korku olmayınca yaratacak bir şey de yok çünkü insan korkusuyla yüzleşir, karşılaşır, korktuğun başına gelir. Korku öğretildi bir kere, gitmeye kalksan aklına geliyor ya korkular ya yasaklar, duruyorsun. Büyüdükçe hayat yenilerini öğretiyor sana ve bir daha hiçbir yerden, hiç kimseden gidemiyorsun…
Ama gittim… Gidince gördüm, bunların hepsinin yalan ve bir akıl oyunu olduğunu fark ettiğim, başka şeyler tarafından yönetildiğimi anladığım an kontrolü ele aldım ve gittim, zinciri kırdım, özüme döndüm… Zor oldu, geç oldu ama yaptım… Çok emek verdim. Yeni bilgilerle eski öğretiler çarpıştı, isyanlar, itirazlar, savaş çok büyüktü, ortalık karıştı, yangın yerine döndü. Sonuçta kazanan uyanış, fark etme ve  oldu…

Şimdi yeninin son güncellemeleri yapıp kendi düzenini kurması için yıkıntıları toplamalı, temizlik yapmalı. Eski öğrenilmiş, öğretilmiş, beni ben olmaktan çıkarmış, zamanı dolmuş bilgileri, o bilgilerle biriken anıları, duyguları, düşünceleri, eşyaları bir kutuya doldurup atmanın zamanı. Merkür geriliyor, destek tam…

Başınıza kendi hafıza kartınızı takın, yeni şeyler öğrenmeye başlayın. Ben yaptım sen de yaparsın. Yeter ki emek ver ,sabır göster, ilk engelde vazgeçme. Sen yaparsan etrafındaki herkes de yapar…
Sonra olacak peki ? Aklımı başıma alıp kendi yoluma gideceğim…Size de haber vereceğim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder