Gideceksin; bulunduğu şehirden, mahalleden, evden, odadan, anılardan, birinin hayatından, kendi aklının içinden. Çıkacaksın bulunduğun şeyin içinden. Yoksa alışıyorsun, kanıksıyorsun, bütünleşiyor görmüyorsun, normalleşiyor herşey, kabul ediyorsun. Bazen bir yerde bir yanlış var diyen bir hisse kapılsan da kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi gibi kendi etrafında dönüp duruyorsun.
Gidemiyorsun; hep bir mazeret, hep bir engel… Ya da sen
kalıyorsun giden gidiyor…Zaman da gidiyor ama sen aynı yerde kalıyorsun. Öyle
güzel yalanlar üretiyor ki şu başının içindeki akıl, inanıyorsun. O kadar çok şey
öğrenmiş, biriktirmişsin ki o müthiş zekan, aklın yönetiyor seni. Öyle yapma
şöyle yap, bunu sakın böyle yapma bak sonra şöyle olur, ölürsün, mahvolursun. Kalıyorsun
öylece….Akıl akıl gel kıçıma takıl, akılsız başın cezasını ayaklar çeker…
Ne zaman gidiyorsun? Canın yanınca, mecbur kalınca,
umudun tükenince ya da ölünce…
Mesela ben… Çocukluk hikayelerim başını alıp gitmelerle
dolu. Ne güzel gidiyormuşum, şöyle bi gezip, etrafı seyredip hava alıp
geliyormuşum. Yazlıkta yapınca dikkat çekmemiş ama İstanbul´a dönüp aynı şeyi annemle
gittiğim bir Pazartesi pazarında yapana kadar. Alır başımı giderim, annem kafayı
yer, ortalık ayağa kalkar ve ben gezmem bitince eve gelirim. Benim için normal olan
onların kabusu. Anne babanın korkusu aynen sana aktarılır, yasaklar ve ekstra
kontrol gelir, beni üzdünlerle suçluluk duygusu yüklenir, hatta üstüne iki
şamar bile yenir. Bütün özünün, kimliğinin, doğal olarak yaptığın şeyin yerini
korkular, kurallar alır, ne felaketler olabileceği öğretilir ve bir daha yapamaz,
kendi doğandan uzaklaşırsın. Çocuksun, aklında korku yok ki, korku olmayınca
yaratacak bir şey de yok çünkü insan korkusuyla yüzleşir, karşılaşır, korktuğun
başına gelir. Korku öğretildi bir kere, gitmeye kalksan aklına geliyor ya
korkular ya yasaklar, duruyorsun. Büyüdükçe hayat yenilerini öğretiyor sana ve
bir daha hiçbir yerden, hiç kimseden gidemiyorsun…
Ama gittim… Gidince gördüm, bunların hepsinin yalan ve bir
akıl oyunu olduğunu fark ettiğim, başka şeyler tarafından yönetildiğimi
anladığım an kontrolü ele aldım ve gittim, zinciri kırdım, özüme döndüm… Zor
oldu, geç oldu ama yaptım… Çok emek verdim. Yeni bilgilerle eski öğretiler
çarpıştı, isyanlar, itirazlar, savaş çok büyüktü, ortalık karıştı, yangın
yerine döndü. Sonuçta kazanan uyanış, fark etme ve oldu…Şimdi yeninin son güncellemeleri yapıp kendi düzenini kurması için yıkıntıları toplamalı, temizlik yapmalı. Eski öğrenilmiş, öğretilmiş, beni ben olmaktan çıkarmış, zamanı dolmuş bilgileri, o bilgilerle biriken anıları, duyguları, düşünceleri, eşyaları bir kutuya doldurup atmanın zamanı. Merkür geriliyor, destek tam…
Başınıza kendi hafıza kartınızı takın, yeni şeyler
öğrenmeye başlayın. Ben yaptım sen de yaparsın. Yeter ki emek ver ,sabır göster,
ilk engelde vazgeçme. Sen yaparsan etrafındaki herkes de yapar…
Sonra olacak peki
? Aklımı başıma alıp kendi yoluma gideceğim…Size de haber vereceğim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder