Arkadaşlarımla birlikte uzun
zamandır Urfa Göbeklitepe hakkında ki yazıları okuyor ve Göbeklitepe’yi çok
merak ediyorduk. Biz de hocamız, ustamız Yasemin Boran’dan bizi oraya
götürmesini, kendisinin bilgisi ışığında hem peygamberler şehri Urfa’yı görmek
hem de Göbeklitepe’yi keşfetmek istediğimizi söyledik.
Hayatımın en farklı , en
derinden etkileyici gezisi oldu. Bu yolculuk, sıradan turistik bir gezi değildi
, kendini keşif ve öğrenme yolculuğuydu.
Sabah El Hamra Oteli’nde
muhteşem kahvaltı sonrası Göbeklitepe’ye doğru yola çıktık.Pırıl
pırıl,sıcak,mis gibi bir hava vardı.Yol boyunca uçsuz bucaksız Harran
Ovası’nda, sağlı sollu yemyeşil fıstık ağaçlarını izleyerek keşif yolculuğumuza
çıktık.
Göbeklitepe’ye vardığımızda
minibüsten indiğim an kendimi derin bir sessizlik içinde buldum. Yüksek bir
tepede etrafımdaki uçsuz bucaksız gökyüzüne ve Harran Ovası’na bakarken ılık
rüzgarın yüzüme çarparak kulağıma fısıldadığı “Hoşgeldin” sesini
duyabiliyordum.12 bin yıl önce ibadet amacıyla tapınağın yapıldığı, Peygamberlerin
doğduğu, buğdayın ilk yetiştirildiği, medeniyetlerin oluştuğu bereketli, ilahi
çok önemli bir yerdeydim.
Kazı alanına geldiğimde
gördüğüm manzara karşısında inanılmaz etkilendim. İnsanoğlu yerleşik düzene
geçmemiş ve daha tarıma başlamamışken , bir şeye inanma, tutunma ihtiyacı
içinde sığınacak dua edecek bir yer yapmıştı kendine.
Bu tapınağın en büyük gizemi
deprem ya da baksa bir doğa olayı ile değil, insanların üzerine toprak örterek
tapınağı yerin altına saklamış olması. Saklanan tapınağı 1994 yılında bir çoban
fark etmiş ve o yıl kazılar başlamış.
Tapınakta özellikle ölüm zamanı
dini törenler yapılmış. Bir süre sonra da tapınağın üzerini toprakla örterek
tapınağı saklamış ve o bölgeyi terk etmişler. Tapınaktaki T şeklinde sütunların
üzerinde her biri bir bilgiyi simgeleyen pek çok hayvan figürü var. Özellikle
her yıl Şubat ayında Urfa’ya gelen kelaynak kuşunun resmini T şeklindeki
sütunda görünce, o dönemlerde var olan bir doğa geleneğinin de hala sürdüğünü
anladım.
Göbeklitepe’de ki en güzel
sembollerden biri de tapınağın tepesinde tek başına duran dilek ağacı. Eskiden
beri Urfa’lılar bu ağaca gelip sevgililer kavuşsun diye bez bağlar dilek diler,
çocuğu olmayan kadınlar için ağacın altında kurbanlar kesilir,hastalar şifa
bulsun diye bu ağaç ziyaret edilirmiş.Yerin altında bir tapınak olduğunu
bilmeyen insanın içgüdüsel olarak bu ağaca gelip dua etmesine tesadüf diyebilir
miyiz?
Bolluk, bereket, enerji dolu
topraklarda yaşıyoruz. Bu yüzden bu kadar genç, akıllı ve yaratıcı bir toplumuz
ve bu yüzden dünyanın gözü hep bu topraklarda. İnsanlık tarihinin asıl bilgisi
de Türkiye’de. Yakın zamanda Göbeklitepe’nin çok daha fazla yerli yabancı
ziyaretçi akınına uğrayacağından ve adını çok daha fazla duyacağımızdan eminim.
Göbeklitepe için hazırlanan ve ödül almış olan belgeseli izlemenizi tavsiye
ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder