Babamın
gençliğinde bir arkadaşı Çamlıca Tepesi´nde bisikletten düşüp kafasını taşa
vurup ölünce ben bisiklet tehlikelidir düşüncesi ile büyüdüm. Evet hiç bisiklet
sahibi olmadım ama birkaç kez arkadaşlarımın bisikletlerine binip kullanmayı
öğrendim. Ancak bugün çok istememe rağmen hala bisiklete binemiyorum. Böyle bir
korku bu yaşımda bile beni etkiliyor ve keyiften mahrum bırakıyor.
Aile
geçmişimiz, çocukluğumuz korkutmalar ve tehtid üzerine kurulu. Yemezsen
arkandan ağlar, babana söylerim, bu teyzenin iğnesi var, öcü gelir ve daha neler. Büyüdükçe
yaşadığımız tecrübelerin olumsuz etkileri, çevremizdekilerin yaşadığı olumsuz
tecrübelerin bilgisi de eklenince zamanla korkudan hareket edemez hale
geliyoruz. Eğitim sistemi, devlet düzeni bile terbiye, tertip, asayiş amacıyla
korkular üzerine inşa edilmiş durumda.
Bir şey yapmak, bir adım atmak istiyoruz ama nedense bir türlü adım atamıyoruz.
Gelecekten, yalnız kalmaktan, anlaşılamamaktan, sevilmemekten, ölmekten, hastalanmaktan, sevdiklerimizi kaybetmekten, muhtaç olmaktan ve daha farkında bile olmadığımız pek çok korkudan dolayı baskı altında bir hayat yaşıyoruz. Sonuçta ya korktuğumuz şeyleri yaşarken buluyoruz kendimizi ya da hiçbir gelişme kaydetmeden mutsuz, saldırgan, içine kapanık, bir şeylere bağımlı ve hasta yaşıyoruz. Sırtımızda kocaman bir korku çuvalı taşıyorken ilerlemek, değişim yaşayabilmek, yürüyebilmek ne mümkün. Herkesin sırtı ağrıyor, beli tutuluyor, omuzları kasılı, memleketin yarıdan fazlası panik atak, kanser ise almış başını gidiyor.
Vazgeçmeyi, kaybetmeyi göze alıp teslim olduğumuz anda vazgeçtiğimizden daha fazlasını kazanacağız .Özgür olacak ve hayatımızın kontrolünü ele geçireceğiz…
Bir şey yapmak, bir adım atmak istiyoruz ama nedense bir türlü adım atamıyoruz.
Gelecekten, yalnız kalmaktan, anlaşılamamaktan, sevilmemekten, ölmekten, hastalanmaktan, sevdiklerimizi kaybetmekten, muhtaç olmaktan ve daha farkında bile olmadığımız pek çok korkudan dolayı baskı altında bir hayat yaşıyoruz. Sonuçta ya korktuğumuz şeyleri yaşarken buluyoruz kendimizi ya da hiçbir gelişme kaydetmeden mutsuz, saldırgan, içine kapanık, bir şeylere bağımlı ve hasta yaşıyoruz. Sırtımızda kocaman bir korku çuvalı taşıyorken ilerlemek, değişim yaşayabilmek, yürüyebilmek ne mümkün. Herkesin sırtı ağrıyor, beli tutuluyor, omuzları kasılı, memleketin yarıdan fazlası panik atak, kanser ise almış başını gidiyor.
Anlayacağınız
hayatımızı biz değil korkularımız yönetiyor…
Şimdi içinde
bulunduğumuz dönem değişim dönüşüm zamanı. Her şeyin
kadın-erkek, gece-gündüz, acı-tatlı, iyi-kötü, hüzün-mutluluk gibi zıttıyla bir arada olduğu bu evrende korku da
cesaretle bir aradadır. Şimdiye kadar yapmak isteyipte yapamadığınız her ne
varsa artık korkunuzun içindeki cesareti uyandırarak atılıma geçme zamanı. Nasıl
harekete geçmem gerekiyor diyorsanız işe korkularınızla yüzleşip ve anlamaya
çalışarak başlayın. Diyelim ki evlenmek, çocuk doğurmak, boşanmak, işten
ayrılmak, yeni iş kurmak, anne babadan ayrı eve çıkmak, zayıflamak, şehir
değiştirmek ,para kazanmak,aşk yaşamak ve daha pek çok şey istiyor ama bir
türlü yapamıyor, gereken adımı atamıyorsunuz. Hayatınız üzerinize doğru gelip ,
dayanılmaz duygular hissetmenize neden olurken hiç bir şey yapmadan öylece
durmayın. İşten atılmayı, terk edilmeyi, para kaybetmeyi, hasta olmayı beklemeyin, siz
bir adım atın.
Öncelikle çevrenizde
sizinle aynı durumda olan insanlara bakın, onlara verdiğiniz tavsiyelere ya da
içinizden onlar için söylediğiniz sözlere bakın. Çevrenizde olan biten her şey,
her insan size ayna tutar, size sizi gösterir. Neden bir şeyleri değiştiremiyorsunuz,
sizi engelleyen duygularınız nedir yazıya dökün ve içinizden yükselen duyguları
fark edin. Geçmişe takılı kalmayın, ailenize öfkelenmeyin onları suçlamayın ve en
önemlisi kendinize öfkelenmeyin. Bu davranışlar ve öfke sizi yolunuzdan
alıkoyan akıl oyunlarıdır. Yaşananlardan ders çıkarın ve geçmişi geçmişte
bırakarak hayatınızın, geleceğinizin sorumluluğunu üstlenin ve bir karar verin.
Önemli olan şey zaten karar vermek. Doğruyu yanlışı tartıp bir karar vermek ve
karara uygun hareket etmek, bir adım atmak, içinizdeki korkuyla birlikte var
olan cesareti ve özgüveni de ortaya çıkaracaktır. Ne demişler en kötü karar bile
karasızlıktan iyidir…
25 Nisan´da
yaşanan Ay tutulması ve 10 Mayıs Cuma günü meydana gelecek Güneş tutulması
artık hayatımızda bir karar alma noktasına ve yol ayrımına geldiğimizi
gösteriyor. Kendinizi yıkılmış, yorulmuş, çaresiz hissetmeyin. Güvencede olayım
aman canım yanmasın duygusuyla mevcut duruma sıkıca tutunmayı bırakın. Çünkü
değişmeyen tek şey değişimdir sözüne uygun olarak zaten değişim
gerçekleşecek. Sıkıca tutunduğunuz şey avuçlarınızdan kayıp gitmesin, sizi
üzmesin. Siz isteyerek bırakın, karar verin ve adım atın.
Biliyorum bu
söylediklerim hiç kolay değil. Sen yapabiliyor musun diye sorarsanız sahip
olduğum bilgiyi kullanıp, akıntıya karşı kürek çekmeyi bıraktım ve aklımın
oyunlarına hayır dedim. Bir adım attım ve hayrıma olanı diledim.
Vazgeçmeyi, kaybetmeyi göze alıp teslim olduğumuz anda vazgeçtiğimizden daha fazlasını kazanacağız .Özgür olacak ve hayatımızın kontrolünü ele geçireceğiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder